Das Kapital
yine düşünüyorum.
bir zamanlar sürekli denk geldiğim, başlarda mantıklı gelen ama üstüne derin düşününce saçmalıktan ibaret olduğunu düşündüğüm bir söz veya laf var: “patronlar ölmeyeceğin bir miktar maaş verir ve seni çalıştırır” gibisinden bir şeydi.
“ot içtim sonra”
evet ilk okuduğumda vay be mantıklı he aslında demiştim. ama bugün keşfette sikismonik “yatırım yap zengin ol, her gün muz ye, girişimci ol” sayfalarından birinde görünce bana zihnim yeni kapı açtı. aslında bu düşünceyi düşünmeme iten şey bana bir şey de öğretti: bir ahkam ne olursa olsun, söyleyene göre değişiyor. dur lan zaten bildiğim bir şeymiş.
neyse, gelelim lafa. bahsi geçen lafta; arkadaşlarımız bize şey demek istiyor: “kapitalist düzen zengin olmayanı yerinde saydırır, zengini daha zengin yapar. bu yüzden girişimci ol ve sen de zengin ol”
evet aslında ilk cümlesi doğru denebilir, ama çıkarımları yanlış. sonuçta kabul edelim ki dünyamız kapitalist bir düzenle yönetiliyor. sen mavi veya beyaz yaka farketmeksizin işçi statüsünden çıkıp patron olduğun zaman seni “oo kardeşim hoşgeldin, bak artık biz ayrı dünyadayız, burada kapitalizm yok sosyalizm var” diyerek başka bir dünyaya almıyorlar. sen yine kapitalist düzenin bir taşı oluyorsun. ama bu sefer hem dayatan hem de dayatılan oluyorsun. tek farkın bu. robin hood olayı falan yok yani. kapitalizmin de bu yönünü seviyorum. cumhuriyet gibi, hem gidip oy kullanıyorsun, hem gidip aday olabiliyorsun. ne kadar zengin olursan ol, avm ye girdiğinde sana da fakire de marka diye saplıyorlar sonuçta. hatta zengine daha çok saplıyorlar o ayrı konu.
velhasıl; toplum için enes’lik bana sıkıcı geliyor. ben toplumsal duyarlılğı olmayan biriyim. enes için enes’lik de bana artık biraz yavan ve sıkıcı geliyor. yeni bir şey üreterek ‘bir şey’ için enes’liğe geçmem lazım.
ha şimdi diyeceksiniz, marjinal enes’imiz neden direkt “enes” olmuyor
ben enes olurum olmasına da toplum buna hazır değil
nükleer denemeler, kyoto sözleşmesi, küresel ısınma falan