12.08.2020
buraya bir şeyler yazmayalı baya zaman olmuş. bugün gezinirken fark ettim ve bir şeyler yazma gereği duydum. aslında yazacak çok bir şey yok ama yapmak zorunda hissettiğim için yazıyorum.
hayatı, dibine kadar yaşamayı seven biriyim. mesela yürüyor muyum? ta ebesinin nikahına kadar yürüyeceğim; koşuyor muyum? bir at ile yarışacağım; tırmanıyor muyum? allahuekber dağlarının tepesine kadar; ölüyor muyum? bir an önce.
neyse ya, yoğunum bu aralar. açıkçası yoğunluktan kastım farklı. yani nasıl anlatayım bilmiyorum ama şu şekil örneklendirebilirim sanırım : neredeyse her gün dışarı çıkıyorum, her gün bir yerlerde oturup (boş boş!) vakit geçiriyorum. her akşam uygulama yazıyorum. her gece dizi izliyorum ama sürekli bir şeyler yapıyorum. yani kendime de vakit ayırabiliyorum ve de çalışıyorum. ha ne iş mi yapıyorum? serbest meslek, kendi işimin patronuyum ama ameleden çok çalışıyorum çünkü kendime bile maaş veremiyorum. her neyse biraz garip yaşıyorum bu aralar. hep derdim, “hiçbir şey tamam olmaz, hep bir şeyler çıkar” ve şu anda onu bil fiil yaşıyorum. bir işi hallediyorum, hoop başka bir şey, başkasını hallediyorum hoop bir başkası. sözde yarın küçük birkaç işim var onun harici işim yok. ha tabi bizim sektör yerinde saymaya gelemez ama dinlenmek de hakkımız.
ne kadar da değişmişim 1-2 ayda değil mi? nasıl da tam böyle sülale toplantısında, sülalenin ticaret yapan akrabasına “dolardan kaynaklı piyasa durumu nedir?” gibisinden soru yöneltildikten sonra alınan cevaba benzer bir cevap verdim.
ne yapayım? gündemimin tek konusu : biber salçası, zeytinyağı, megane ön amortisör, instagram takipçi satışı ve de vergi
arada “aaah si*erler” deyip efkarlandığımız oluyor elbet. olmayacak duaya amin demek yerine, iç çekmek yerine, avutmak yerine,
öylece bakıyorum sadece; hissiz, duygusuz, tepkisiz bakıyorum ve sanki bana bir şey anlatıldığını düşünüyorum “hey oradaki, mevzu nedir?” diyor sanki. bir an cevaplayacak oluyorum “malı arap faikten alıyorduk” diye başlayacakken duruyorum ve diyorum ki “mevzuyu sen belirlemek istemez misin?”, bana cevabı “göç etmek için doğdular, ya göç edecekler ya da ölecekler” oluyor. bana ne laf düşer olsa olsa diyeceğim : “tabi doğrudur. ama bide mesela hapşurduğun zaman bütün organların dururmuş. kalbin dahi duruyo o esnada. mesela dikkat et abi gözleri açık hiçbir delikanlı görmemişsindir. hapşururken. hapşuruk metabolizmayı bozduğu için. o yüzden söyledim abi. yoksa tabi sizin lafın derinliğine gelince de ya rabbi şükür demek daha mantıklı oluyo.”
kafam güzel değil. ya sonra diyecekler içkiliydi bilmem ne
siktir edin beni, benim kafa yerinde değil. yerine gelsin bi hele, o zaman da ya fiilen yerinden olur ya da yerinden götürecek bir kişi veya uğraş bulurum ben.
hadi bu gece şarkı önerim muhtemelen daha önce dinlemediğiniz bir şarkı. ilginç, sözleri çok hüzünlü ama müzik biraz eğlenceli, gerçi arapça şarkıların geneli böyle oluyor ama bundaki fark müzikte eğlenceye biraz mahzunluk eklenmesi. neyse işte.
–fotoğraf sahibi sitede bulunmasını istemiyorsa kaldırırım.