Hayal
geçen gün halaoğlu bana hayalini anlattı. iyi güzeldi. sonra bana sordu, hayalin ne ? durdum ve düşündüm. cidden neydi? hani gerçekten neydi? birkaç yıl önce kendime “hayal kurma ebu cehil” demiştim ve o söz aklıma geldi. nasıl bilinçaltıma işlettiysem o günden bu yana hayal kurmamıştım. kısa vadede güzel bir şey gibi duruyor ama uzun vadede ne olur bilmem. ben de yok dedim. “lan olur mu” falan dedi ısrar etti iyi dedim içimden geleni konuşacağım.
o an içimden gelen: komple şehir manzaralı güzel bir yerde (tercihen istanbul veya paris) şöyle tadını ala ala sigara içmekti.
ve zaten bunun antakya versiyonunu 1 saat önce yapmıştım.
hayal kurmak saçma geliyor bana. insana bağşedilmiş en lanet özellik. sahip olmadıklarını, olmuş gibi düşünebiliyorsun. noksanı olanlara iyi bir şeymiş gibi görünebilir ama çok kötü bir şey çünkü onu biliyorsun. şey gibi düşün; hani afrikalı bir çocuk günde çok az bir meblağa kakao topluyor ve -çevresine göre- iyi bir konum ve gelire sahip. her gün işine çok büyük moralle gidiyor. bu çocuk bunların çikolata yapılıp kendisinin 1 aylık maaşına satıldığını öğrense aynı moralle işe gidebilir mi? ya da bunu öğrendikten sonra kendini o çikolata yiyen çocukların yerine koyarak hayal etmez mi? hadi hayırlı olsun o zaman.
demem o ki gerçeğinde üzüleceğiniz şeylerin hayalini kurmayın/ben de kurmayım. yaşayın işte kafanıza göre, bakın bakalım noluyo ona göre yapacağınızı düşünürsünüz.
hadi eyw