Bir Demet Enes

ne zaman şuraya yazı yazmaya kalksam tıkanıyorum, bu sefer öyle olmayacak.

 

son yazılarımda hep “bayadır yazı yazmıyordum” diye bir ifade kullanmışım. hani ‘boş kalmasın ama biraz da yazayım ama hiçbir anlam ifade etmesin’ amaçlı. ama biriniz de çıkıp dememiş ki “ulan pe*evenk yazıyorsan yaz; yazmıyorsan sg”.

 

neyse, valla açıkçası beynim bir dolu mürekkep, sallamamaya çalışıyorum elimden geldiğince dökülürse ben hariç herkese yazık olur.

ulan yine bok gibi bir teşbih yaptım, neyse çok şe yapmayın.

 

hayatta hep bir şeyler fark ediyorum, kendi kendime diyorum ki “vay anasınıı, demek böyleymiş”. bir insanla bunu paylaşmak istiyorum ve sonra düşünüyorum “benden önce fark etmiştir bunu” söylemiyorum. ama eninde sonunda şunu anlıyorum : insanlar aptal, gerizekalı, kendini bir şey sanıyor. evet, cidden böyle. her ne kadar kendimi mütevazı olmaya zorlasam da bu bir gerçek, benim “kesin ben sonradan anlamışım” diye düşündüğüm ne varsa; bu insanların %90’ının aklının 1000 km ötesinden bile geçmemiş. çünkü insanlar aciz : düşünmeye, baş kaldırmaya, fikir üretmeye. birilerinin fikirlerini benimseyip yaşıyorsunuz şu sıçtığımın dünyasında.

“umarım farkındasınızdır : hiçbiriniz iddia ettiğiniz kadar karamsar, söylediğiniz kadar kararsız ve hiçbiriniz güzel şeylere vaktini ayıramayacak kadar meşgul değilsiniz. sadece işinize gelmiyor”

 

eskiden bazı fikirlerimi belirtirdim, sonradan bir şey fark ettim : “yani” kelimesini çok ve aşırı şekilde kullanıyordum. bir insan neden “yani” kelimesini kullanır? bahsettiği şey tam olarak anlaşılmamıştır. peki, bir insan ardı ardına üç cümlede de “yani” kelimesinden bahsediyorsa durum nedir?

  1. karşıdaki kişi geri zekalıdır.
  2. lafı anlatan kişi çok ince konuştuğu için anlaşılması zordur.
  3. lafı anlatan kişi saçma sapan konuşuyordur,

 

3.olmasını umarak konuşmama devam ederken, kendime haksızlık ettiğimi düşünürdüm.

 

-aslında tam şu anda aynısını düşündüm, ama yine yazmaya devam edeceğim-

 

kelhasıl velhelam, yukarıda bir şeyler.

 

geçenlerde muğla’daydım, orada bir arkadaşla tanıştık, sohbeti muhabbeti on numara olan biri. hatta bir zaman sonra kendimle konuştuğumu düşündüm, birbirimiz cümlesini tamamlayabiliyorduk ve hayata bakışımız neredeyse aynı penceredeydi.

 

sonra sohbet esnasında bir konu geçti : “dalyaraklık”. cidden neydi bu dalyaraklık? ha önce neden böyle bir şeyden bahsettik ona geleyim  :

 

 

hah işte sebep buydu. aslında başta bir tebessüm ettim ama düşününce garip bir şey oldu açıkçası ömrümde çok nadir yaşadığım anlardan biriydi; kararsızlık.

 

bu teori doğru olabilir miydi? birkaç denek bulmalıydım : ben ve ‘muhabbeti güzel arkadaş’. evet 2 denek ile yola çıktım.

tablo :

sorubenmuhabbeti güzel arkadaş
şiir sever misin?evetevet
kızlarla muhabbet ederken şiiri kullanır mısın?anlayacak kapasite görürsem evetevet
dalyarak mısın?sanmıyorumbelki
dalyaraklık sence nedir?itici bir tavır ile birinden bir şey ummaktırbir şeyi elde etmek için seviye düşürmektir.
kendi tanımına göre hiç dalyaraklık yaptın mı?muhtemelen, ama elde edememişimdir. cahilliğime veririrmyani, yapıyoruz arada

 

sonuç inanılmazdı : bir sonuca varamadım. acaba ben bir şiir sever olarak dalyarak mıydım?

sonra olay çok daha farklı bir boyut almaya başladı, şiir sevmek, şiir severlik ve şiir sevenler olarak düşünmeye başladım. aslında her insan şiir sever ama asıl olarak şiir sevenler dörde bölünür bence :

  1. şiiri, ‘sanat için sanat’ tadından sevenler,
  2. şiiri, ‘toplum için sanat’ amacıyla sevenler,
  3. şiiri, kültürlü gözükmek için sevenler,
  4. şiiri, “bir amaç” uğruna sevenler,

bence dalyaraklar üç ve dördüncü gruptakilerdi, ben ve ‘muhabbeti güzel arkadaş’ ise birinci gruptaydık. normalde buraya kadar ‘dalyarak olmadığımı’ düşünüp ispatladığımı düşünüyordum. ama asıl sıkıntı burada doğum yaptı. kendi tanımıma göre birkaç dalyaraklık yapmıştım ve bu beni dalyarak yapar mıydı? bilmem. belki;  bunu zaman gösterecek.

 

ama samimi görüşüme denk gelecek olursak, hani bazı insanlar vardır; yatar şiir, kalkar şiir, her zaman şiir de şiir. e yeter a*k. ben tadında severim, mesela bir olay yaşarım, onun üstünde düşününce bir şiir aklıma gelir açar okurum. ya da bazen başım çatlayacak olur, şarkı dinlemek büyük bir gürültü gibi gelir ama o sıra şiir ise dinlendirir beni, o zaman da dinlemeyi tercih ederim. tam şu anda aklıma ‘şeytan bunun neresinde’ geldi

“dalyaraklık bunun neresinde?”

(hece uymadı, bir ara beste yapayım buna)

 

baya konuştum ama açıkçası bana bi hoş geldi. yani, kafam bozukken yazmaya kaçınırdım ama aslında ilacım buymuş :).

 

bu arada, gerçek hayatta bu kadar düşünmem, daha doğrusu düşündüğümü böyle görmezsiniz. bazen boş boş bakarım 1-2 saniye öyle. ne olduysa o sırada olur. (fotoğraf, tam bu düşünme anımda çekilmiş)

 

 

bir cümle ya da olay ya da her neyse benim kulaktan girer, yıllarca birikmiş olan bilgiden, tanıdığım insanlardan, gittiğim yerlerden birer çay içer sonra genzime gelir. izin verirsem dışarı, vermezsem yukarı geri kaçar. (evet genzimden beynime yol var).

 

heh unutmadan, 5 buçuk madde vardı ya. liste bir bir azalıyor

var mı görmeden gitme dediğiniz bir yer istanbul’da?

Yorum Bırak

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.