Olgunluk
kaç gündür aklımda bir yazı yazmak vardı. bu her gece olduğu gibi yapacağım işleri bitirmediğim halde ve yarın ne yapacağımı kafama not ettim tam ki bilgisayarı kapatıyordum aklıma geldi. yazsam mı yazmasam mı dedim. ve evet okuyorsunuz.
olgunluk, ilginç bir söylem midir, deyim midir neyse artık. olgun olmak sizce iyi bir şey mi? ben kararsızım. hatta hayatımda ölüm-kalım ikilemlerine düştüğüm halde beni bu kadar meşgul etmemişti. hem zaten ölüm-kalım ikileminde daima 1. olanı seçeceğimi siz değerli olmayan okurlarımın bileceğini düşünmekteyim.
küçükken bir şey olmuştu, 1’e 2’ye giderken falan. bir şey yapmıştım ve bana bu davranışımın çok olgunca olduğunu söylediler.ne yaptığımı da hatırlamıyorum ama ne gururlanmıştım be. şimdi ise küfür ediyorum “bunu ilk hangi orrospu çocuğu söyledi” diye. çünkü ‘şimdi olduğum ben’e asıl şeklini veren gün o gün oldu. bana temeli o attı.
bir kere yediğimde olgunluk damgasını, her şey değişmişti benim için. yaşıtlarım haylazlık yaptığı zaman azarlanır; ben yaptığım zaman “sana yakışıyor mu?” denilerek dövülürdüm -işin ilginç yanı madem olgunum nasihat ver niye dövüyon-. yaşıtlarım çizgi film izlerken ben kendimi haber izlemeye zorlardım -izleyemezdim tabi 6 yaşındaki velet sonuçta-.
bu ve buna benzer olaylarla geçirdim çocukluğumu. ve şimdi bilmem kaç yaşındayım. bir önemi kalmıyor “anlamaya başlama” yaşını geçtikten sonra. ya da bir zamanlar bahsettiğim ‘farkındalık’ı kendine öğretince. “ne diyorsun amk” demeyin okuyun geçin işte.
işte bilmem kaç yaşındayım. yaşıtlarım keyflerince, canlarınca dal daşşak yayarak bir hayat geçiriyorlar. bense gidip şirket kurdum. neden? gezmek istiyordum ve paraya ihtiyacım vardı. bilmem kaç yaşımda “bugün nereyi gezsem” muhabbeti yapacağıma telefonuma gelen aramalardaki “ford parçası yok abi reno lazımsa ilgileneyim” cevabını veriyorum. ve ne yazık ki burada da tek başımayım. bakmayın, kalabalık bir ailede tek başıma büyüdüm ben ve hala tek başıma yaşıyorum. şu anda Şahin Ticaret sahibi, genel başkanı, müdürü, ceo su, pazarlama yöneticisi, çaycısı, yazılımcısı vs. her bokuyum işte. burada da herbokolog olmayı başardım.
vergi borcu annadın nı stopaj borcu annadın nı muhasebeci parası annadın nı
işte. ben anlamaya başlama yaşıma gelince farklı bir şey keşfettim: hiçbir şey için geç değildi. ben de tam şu günlerimde 3 farklı insanı yaşatıyorum kendimde.
hem çocukluğumu yaşıyorum hem gençliğimi hem orta yaşımı. 3’ünü bir arada yaşadığım için günün 24 saat olması biraz yetersiz ama elden ne gelir. aslında bakarsanız iyi bir şey. bir çocuk gibi eğlenebiliyorum, bir genç gibi gezebiliyorum ve aynı zamanda bunları orta yaşlının sahip olduğu paralar ile.
her neyse ya
siz nasılsınız? nasıl geceniz, gündüzünüz?
2 “Olgunluk”üzerine düşünceler
“Siz değerli olmayan takipçilerim” demek ha? Yakışıyor mu sizin gibi çakma fransız beyefendisine?
virgül hatasına kurban gitmişiz. “siz değerli, olmayan takipçilerim” yani “who does not exists” bu arada teessüf ederim, orijinal olduğumu iddia etmedim ama çakma da sayılmam. aynı mal ama lisanssız diyelim