Sütlü Dibek
ben, biraz garip, farklılık ve ölüm arasında.
kafamda yine yazılacaklar birikmiş; çıldırmadan yazayım dedim.
arkada mohsen namjoo çalıyor, beni bir yerlere götürüp getiriyor. “aaah si*kerler” dediğim yerdeyim. ot oldum ot, ineklerin bile yemediği ot. planlarım alt üst oluyor, uyandığımda saatlerce düşündüğüm rüyalar görüyorum, kendimi fazladan yoruyorum ama kendimden başka kimseye zararım yok, faydam zaten yok.
egom artık eskisi kadar yükselmiyor, susmayı tercih ediyorum ezelden beri, bir şeyleri düzene koymak istiyor aklım, canımsa bir ipte sallanmak, oyun parkında olmayandan.
ulan nerden girsem ben de bilmiyorum, kitabı ortasından okuyup kapatıyorum, bardakti su yerine üşüyorum, zippomun benzini bitmiş doldurmaya üşeniyorum.
haddimden büyük şeylerin peşindeyim; ben bıraksam beni bırakmıyorlar, hastaneler-ölüm, kavgalar yakamdan eksik değil; ben parise gitmek istiyorum
istanbul’da olur.
kendimi unuttum, sadece rüyalarda kendi isteklerimle ilgileniyorum. 24 saat bana yetmiyor.
yazamadım, kendime de söyleyemedim, yazsam da çıldırıyorum onu anladım.
çığlık tablosu bende bir anlam daha kazandı.
neyse
ben bir sütlü dibek içeyim ehliddarda, ağız tadım da bozulmadan