Ali Jaber
belli olmuyor olsa da özlemişim ulan.
bir süredir belki yaşadıklarımdan belki yaşayamadıklarımdan ve sinir stresten içimde büyük sıkıntı vardı. çıldıracak noktaya kadar geldim ama..
bir şey unutmuştum: allah’a sığınmak. hani bir filmde geçiyordu ya, “her şeyden umudumu kesmişken, tanrı inancı beni ayakta tuttu. hiç kimse bana inanmıyordu ama ben tanrıya inanıyordum.”
ali jaber, şahsen tanımam ama çok severim. mekke’de imamdı kendisi. hayatımda sadece 1 defa arkasında namaz kıldım. yanlış hatırlamıyorsam ya 5 ya 6 yaşındaydım. o aklımın ermediği yaşta bile olsam mest olmuştum. böyle bir ritim duygusu yoktu arkadaş. teravih namazıydı. her rekatında 1 sayfa okunan namazda 10 rekat nasıl geçti anlamadım.
üstünden kaç yıl geçti, hâlâ o kıldığım namaz dün gibi aklımdadır. hiç unutamadım. tavaf eden insanlar, bir akşam serinliği, rekat arası zemzem içmek.
yazıyı yazarken zorlanıyorum çünkü ben gerçekten o ana gidiyorum. hayatımda bu an kadar net hatırladığım başka anım var mı bilmiyorum.
sadece 1 namaz, daha da kılmadım arkasından sanırsam vefat etti. ama gerek medine gerek mekke’de oyuncakçılarda, ıvır zıvırcılarda hep ali jaber’in sesinden dinledim. evde sanırım kaseti de vardı.
5.sınıftayken din dersinde hoca kevser, ihlas, küreyi surelerini ezberlememizi istemişti. ben de dalga geçmiştim. çünkü okul “medine uluslararası türk okulu”idi. hoca da bana demişti madem sana çok basit; sen amme, tebareke ve yasin’i ezberleyeceksin. ben zaten onları da biliyordum.
çünkü canım ne zaman sıkılsa ali jaber’in kasetini takar dinlerdim. öğretmenim de sayılır.
neyse, baya olmuştu dinlemiyordum. patlayacak gibi olduğumu hissettim. cuma öncesi otururken ofiste, dedim ki “neden dinlemiyorum?”. demek ki aylardır yapmam gereken şey bu imiş.
eskiden canım ve içim hep sıkıldığında ali jaber i dinlerdim. demek eskiden kalan en doğru işim buymuş. geri alayım ben bu alışkanlığımı.
içim açıldı lan, yüzüm güldü sahiden.
dinlemek isteyene: